Halil İbrahim İleli'nin yazısı
Trabzon’un derdiyle dertlenen, köylünün, üreticinin, esnafın sesi olan bir isim var: Yavuz Aydın.
Son aylarda Karadeniz’i kasıp kavuran kahverengi kokarca belasına karşı en gür sesi o yükseltti.
Çünkü o, meseleyi “tarımda bir zararlı böcek” olarak değil, “vatandaşın sofrasındaki ekmeğe musallat olmuş bir bela” olarak gördü.
Köylü tarlasındaki fındığı, mısırı, sebzeyi korumak için çırpınırken, birileri meseleyi görmezden geldi. Ama Yavuz Aydın öyle yapmadı. Meclis’te kürsüye çıktı, ekranlara konuştu, kurumların kapısını çaldı.
“Bu sessizlik fındık üreticisinin felaketine dönüşmeden harekete geçin!” dedi.
Halkın diliyle, halkın derdiyle konuştu.
Sadece konuşmakla da kalmadı; çözümün peşine düştü.
Ziraat mühendisleriyle, üretici birlikleriyle, köy köy gezip vatandaşla görüştü.
Ne yaptıysa “Trabzon’un derdine derman olayım” diye yaptı.
Bugün Karadeniz’in dört bir yanında “Allah razı olsun, bizim sesimiz oldu” diyen üreticiler varsa, bu Yavuz Aydın’ın samimi çabasının sonucudur.
Çünkü bu topraklarda siyaset, sadece kürsüde değil; tarlada, harmanda, pazarda yapılır.
Ve Yavuz Aydın bunu en iyi bilenlerden biri.
Trabzon halkı, artık lafta değil icraatta yanlarında olan siyasetçiyi arıyordu.
İşte buldu: Yavuz Aydın.
Ne koltuk peşinde koşuyor, ne şov yapıyor.
Sadece Trabzon’un hakkını, halkın sesini savunuyor.
Bu memleketin derdiyle dertlenen, gece gündüz çalışan böyle vekillerin çoğalması dileğiyle