Son üç yıldır Uğurcan Çakır’ın, Trabzonspor’dan ayrılma düşüncesi taşıdığını bilmeyen yoktu. Yeni bir serüven, farklı bir lig, daha fazla kazanç… İstekleri gayet insaniydi. İsmi zaman zaman Monaco’yla, kimi zaman da Shakhtar Donetsk’le anıldı. Masadaki rakamlar ise hep aynıydı: 10 milyon Euro civarında. Hatta geçtiğimiz yıl menajeri olan abisi bile “Avrupa’da kalecilerin bonservis bedeli genelde bu seviyelerde” demişti.
Kısacası Uğurcan, gitmeye hazırdı. Ve belki de haklıydı… Görevini yerine getirmiş, şampiyonluk sezonunda tarihi bir katkı sunmuştu.
Burada dönüp taraftara sormak lazım: Trabzonspor’dan bu sezon beklentiniz neydi? Bir kez daha şampiyonluk mu?
Aslında Trabzonspor doğru olanı yaptı. Kendi yetiştirdiği oyuncuyu vitrine çıkardı, parlattı, pazarladı ve çok ciddi bir bonservis geliri elde etti. Avrupa kulüplerinin 10 milyon Euro seviyesinde değer biçtiği bir dönemde, Uğurcan’ın 36 milyon Euro’ya satılması başarı değil midir? Yönetim, olası tepkileri göze alarak kendi geleceğini riske attı ama kulübün geleceği için önemli bir ışık yaktı.
“Peki şimdi ne olacak?” diye soranlara cevabım çok net:
Yeni Uğurcanlar, yeni Yusuf Yazıcılar, yeni Fatih Tekkeler, yeni Gökdeniz Karadenizler… Trabzonspor’un varoluş nedeni zaten bu değil mi? Türk futbolunu ayakta tutacak, Trabzon’un ruhunu yaşatacak gençleri yetiştirmek.
Uğurcan gitti. Ama Trabzonspor’un misyonu baki: Yetiştirmek, parlatmak ve Türk futboluna değer katmak.
Ve unutmayalım; yeni şampiyonluklar da ancak bu misyondan geçiyor.